31 Mart 2009 Salı

TÜRKİYE - İSPANYA 2 DEVRE



Bugün bir muhabir basın toplantısında Fatih Terim'e şu soruyu yöneltti: "İspanya'yı yenemediğiniz için 4 gündür eleştiriliyorsunuz" (Bu, "futbolda ne kadar ileri gittiğimiz" vurgusuyla veriliyor) Hayret ettim, Terim dört gündür eleştiriliyorsa bu maçı kaybettiği içindir. Terim'e Semih'i neden oyundan aldın sorusunu sormanın manası yok. Her teknik adam istediği değişikliği yapar, sonuçta "Semih'in çıkması hatadı"r der yorumcu-İspanyol olanı da dedi zaten gazetesinde- ve çıkar işin içinden. Madrid'deki maç öncesinde günlerce "kazanmaya gidiyoruz" diyen teknik kadro neden "yenemediği"(!) için eleştirilemezmiş. Ben anlamadım. Hele bir de başka bir sorunun içinde "İngilizler Euro 2008'e gitmedi diye bu kadar baskı görmedi futbolcuları İngiliz medyasında" vardı ki, ömre bedel...
***
Santiago Bernabeu sonrasında "Bu muydu Torres, bu muydu David Villa" yorumları da okuduk. Bunlar geçen sezon "bu mu Capel bu mu Dani Alves" haykırışlarına benziyor. Milli Takım'a bardağın boş tarafından bakmayı deneyeyim. "Erol Taş Analizi" olsun bunun adı: Kalede Volkan, kritik hatalar yapar, olmadık yerde atılır, "yapma Volkan" dedirtir. Gökhan geçen sezonu aratıyor çokça, ataklara çıkamadı, fizik olarak ezildi. Emre Aşık zaten 2 maçta bir kırmızı kart görür, 37 yaşında, sakatlar olmasa bu kadroda işi ne. Hakan Balta stoper değil ki! İkili mücadelelerde sert değil, hava toplarında zamanlaması zayıf. İbrahim Üzülmez'in Santiago Bernabeu'da işi ne! 10 yıldır Beşiktaş ondan çekiyor. Emre hep dert, hep sakat. Hücuma destek vermez, problem çıkartır. Aurelio, 2 aydır İspanya'da formsuz, takımı ligin dibinde. Arda'nın 60 dakikalık kondisyonu var, kendisini izleyen menajerler olunca baskı altında kaldı, adam bile geçemedi. Tuncay futbolunu geliştiremedi, hala adamın içinden geçmeye çalışıyor, devamlı ayağı kayıyor. Nihat, sezon başından beri sakat, güçsüz, bu sezon La Liga'da golü yok. Semih de zaten Fenerbahçe'nin yedek santrforu, Güiza'nın ölüsünü bile zor kesti. Kim kaldı geriye doğramadığım(!) Kazım-İbrahim Kaş takımında oynamıyor, Nuri yerinde sayıyor, Gökhan Ünal takımında 2 metreden atamıyor, Batuhan ve Sercan'ın da daha bıyıkları terlemedi... "
***
Ali Sami Yen'deki maçın, Bursa gibi kötü zemine sahip bir stada alınması gerektiği yorumlarını da okuduk, dinledik. Bu bana "Batıda düello yapılır, doğuda pusu kurulur"u hatırlattı. Geri kalmışlığımızın kalıntısı bu talepler. Müshil de atalım yemeklerin (!) Sıcaktan etkilenirler diye Finlandiya'yı da Antalya'ya götürmüştük. Skor neydi?

Ne yorum yaparsak yapalım, televizyondan izlediğimiz maçlar hakkında haddimizi bilmemiz lazım. İlk maçta Emre ve Aurelio'nun başarılı alan savunmasını gösterecek olan ekranın büyüklüğü değil, Santiago Bernabeu'daki bir koltuktur. Ercan Taner'in sesinden en çok duyduğumuz futbolcu, "en iyi oynayandır" ile nereye kadar? Ne beklerin kademesine giren stoperler; ne o boşluğu bırakan bekler, ne boş koşu yapan forvetler; ne de boşken atılmayan 40 metre ters toplar bu ekranda görülmüyor.

Yarın akşama gelirsek; bu kez onbirini -resmen olmasa da- afişe eden Del Bosque oldu. İki kanat Reira ve Silva olacak. Forvette Torres'e en yakın adam ise Xavi. Reira'nın Liverpool'da degajdan gelen topu gol yaptığını hatırlatmak lazım. Bu ikiliyi alan bırakırsa uzayıp giderler. Ünvan ve puan tablosu açısından İspanyollara bir beraberlik de yeter. (skordan gayrı; Xavi ve Torres'in 60 dakika oynayıp yerlerini David Villa ve Güiza'ya bırakıp 4-4-2'ye dönmeleri de yüksek ihtimal son 30'da) Bizim kazanmamız lazım. Madrid'deki onbirden 2 ya da 3 kişi değişecek gibi duruyor. Belli olmaz belki de aynı 11 çıkar!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder